Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Yazar Mesaj
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:47 am

Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal ATATÜRK dünya döneminin liderleri
içerisinden 21 nci yüzyıla geçebilen tek liderdir. Üstelik diğer
liderler kendi halkları tarafından yok edilmemin acısını yaşamışken, o
hala halkının ve dünyanın nabzında en büyük canlılığıyla, sevgisiyle,
saygısıyla hala yaşayabilen dünyadaki tek lider.
Önemli olanda sanırım, yaşarken ölmek değil, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmak değil midir?
ATATÜRK’ü biz hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık: Asker ATATÜRK ya da devlet adamı ATATÜRK olarak.
Bu
verdiğim örnek dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir başkasına
da rastlamamız mümkün değil. En büyük düşmanı; hani şu ordularını
denize döktüğü düşmanı, Yunan başkomutanı Trikopis. Hiçbir zorlama
olmadan, hiçbir baskı olmadan her Cumhuriyet bayramı Atina’daki Türk
büyükelçiliğine gidiyor Trikopis, ATATÜRK’ün resminin önüne geçiyor ve
saygı duruşunda bulunuyor. Böyle bir saygıyı en büyük düşmanında
uyandırabilen bir Mustafa Kemal.
Yıl 1938, General McArthur’un en
zor, en problemli, en buhranlı dönemi. Birden çok sıkılır ve yanında
duran yüzyirmiden fazla kişiye döner ve aynen şöyle der:
“Şu anda
hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal’i görmek için neler
vermezdim” dedirten o büyük özlemi ve onu oluşturabilen Mustafa
Kemal’i.
Yada, yıl 1938. Bir İran’lı şair bir Tahran gazetesine
ölümü üzerine bir şiir yazar. İşte o şiirin iki mısrasını sizlerle
paylaşmak istiyorum. Diyorki;
“Allah bir ülkeye yardım etmek
isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider
getirir.” dizelerindeki bu kıskançlığı oluşturabilen Mustafa Kemal.
Yıl
1976, UNESCO üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir
cümleyi sizlere okumak istiyorum. Diyorki ”Bu gün UNESCO’nun üzerinde
çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal’dir.” Öneri nedir
? Öneri ise onun doğumunun yüzüncü yılında, 152 üyesi vardı UNESCO’nun
152 ülkenin devletleri aynı anda kutlasın önerisidir. Birden İsveç
delegesi ayağa kalkar ve şöyle söyler:
“Ne yani dünyada bu kadar
devlet adamı var hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?”
şeklindeki kinayeli sözlerine, Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu
masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler;
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:48 am

”Genç
delege arkadaşım hatırlatmak isterimki ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi
bir lider değildir, bırakın onu bir yıl anmayı her ülke her
problemimizde çare olarak aramalıyız” sözlerini döktürtebilen bir
Mustafa Kemal. Sonra nemi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tekdir hiç
negatif oy yok, hiç çekimser oy yok 152 ülke şu metne imza atar; hani
İsveç delegesi demişti ya “ne yani” diye. O İsveç delegesi bu imzanın
atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler;
”Ben ATATÜRK’ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben atıyorum” diyecektir.
İşte o muhteşem belge diyorki;

ATATÜRK KİMDİR; ATATÜRK ULULARARASI ANLAYIŞ, İŞBİRLİĞİ, BARIŞ YOLUNDA
ÇABA GÖSTERMİŞ ÜSTÜN KİŞİ, OLAĞANÜSTÜ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİRMİŞ BİR
İNKİLAPÇI, SÖMÜRGECİLİK VE YAYILMACILIĞA KARŞI savaşAN İLK ÖNDER, İNSAN
HAKLARINA SAYGILI, DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ, BÜTÜN YAŞAMI BOYUNCA
İNSANLAR ARASINDA RENK, DİL, DİN, IRK AYIRIMI GÖSTERMEYEN, EŞİ OLMAYAN
DEVLET ADAMI, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU”
Var mı böyle bir
metin! Bir filozof derki “bir ülke için kıstas aradığınız zaman o
ülkenin en büyük liderini gözden geçirin” şu anda kıstas arayan
ülkelere sanıyorum bundan daha iyi bir metin gösteremeyiz. İşte bu
metin 152 ülke tarafından imzalanmıştır. Eşi olmayan devlet adamı
metni. Peki daha sonra ne olmuştur; 151 ülkede hemen hemen bir yıl
boyunca her yerde bu metni görebiliriz, soruyorsunuz bana o bir ülke
kim? İşte o ülkenin adını vermeye benim dilim maalesef varmıyor.
Hadi
gelin Haiti’ye gidelim. Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı ölür. Bir vasiyet
bırakmıştır. Haiti’ye baktım haritada bir kutup kadar uzak ülke. Haiti
Cumhurbaşkanı 1996 da öldüğünde vasiyeti açılır. Vasiyetinde mezar
taşına yazılması için bir metin bırakmıştır. Haiti Cumhurbaşkanının
bugün mezar taşında yazan hitabeyi sizlere okumak istiyorum. Diyorki
“Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anlamış
ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm”
Peki yıllar bir şey
değiştirir mi? Hayır. 2000 yılında bizim medyanın kaçırdığı bir bilgi
var, ABD Başkanı milenyum mesajını veriyor. Mesajın bir yerinde aynen
şunları söyler; “Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı
Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi
başarmış tek liderdir.” 2000 de ABD Başkanına işte bu gerçeği de ifade
ettirebilen bir Mustafa Kemal var. Asker Mustafa Kemal’in, Devlet adamı
Mustafa Kemal’in çok dışında bir Mustafa Kemal.
2003 de bir şey
değişti mi?, 2004? Hayır. 2004 de bir konferans veriyorum birden bir
hanımefendi ayağa fırladı. Dediki “Ben Norveçliyim ve şu anda Norveç’te
çok sık kullandığımız bir deyim var, bu deyimin anlamını anladım” dedi.
Hanımefendi “nedir o deyim” dedim. “Norveççe’de “ATATÜRK gibi düşünmek”
deyimi var. Çok sık kullanırız bu deyimi” ”nerelerde kullanırsınız”
dediğimde “Hani bir problem veririz çöz diye o da tembellik eder
çözmez. Deriz ki ona bu problemin mutlaka çözümü var. Birde ATATÜRK
gibi düşün”. O gün otelime geldim televizyonu açtım o kadar çok kişiye
bir de ATATÜRK gibi düşün dediğimi hatırlıyorumki galiba Norveççe’den
çok bizim dilimizin bu deyime fazlasıyla ihtiyacı var diye düşünmeden
de edemedim.
Bir İngiliz gazeteci ATATÜRK’le bir röportaj yapar.
Röportajını Amerikan Büyük Kütüphanesinden bulup getirttim ve bir
yerinde Mustafa Kemal’e şöyle sorar gazeteci; ”Birleşmiş Milletlere üye
olmayı düşünüyor musunuz?” Mustafa Kemal’in cevabı aynen şöyle :
“Şartlarımızı
koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eğer
davet gelirse düşünürüz”. Evet, Birleşmiş Milletler sadece Türkiye’yi
davet edebilmek için yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke olur
Mustafa Kemal’in ülkesi, Türkiyesi Birleşmiş Milletlere. Sanıyorum
ondan feyz alacağımız çok şey var aslında Mustafa Kemal’den. Ama bu
arada 2005’de daha yeni iki üç gün önce yabancı gazeteyi okuyorum.
Sürmanşet büyük puntolarla şu başlığı atmış “Bu gün Ortadoğu’ya
düzinelerle ATATÜRK lazım”. dedim yazara ATATÜRK ‘ü hiç tanımıyor
herhalde. Düzineye hiç gerek yok tek bir tanesi de yeterdi aslında.
Örnek
vermeye devam edersem inanın konferans böyle biter. Filipinlerden Çin’e
kadar o kadar çok örnek varki. Ama gördük 1925’de 1938’de 1996’da
2000’de 2005’de her ülkeden, her cinsten, her statüden insanın özlemle,
sevgiyle, saygıyla aradığı ama bizim olan bir Mustafa Kemal’den
bahsediyoruz. Bu gün Türkiye’nin en büyük sorunu nedir? dersem cevap
olarak kulağıma gelenler şunlar; ekonomi diyorsunuz işsizlik
diyorsunuz. Ama bence Türkiye’nin çok önemli bir problemi var o
problemi çözersek Türkiye ekonomiyi de çözer Türkiye işsizliği de
çözer. Evet Türkiye’de lider yetiştirme sorunu var.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:48 am

Lider deyince
de nedense hep siyasi lider anlıyoruz ben ondan bahsetmiyorum, benim
lider dediğim çok kapsamlı bir kavram. Yoksa içersindeki tek bir
terimdir siyasi lider veya sosyal lider. Ama lider dediğim zaman ben
asrın lideri dünya liderinden bahsediyorum. İşte böyle liderlere
ihtiyacımız var. Ben şimdi soracağım size şu anda karşımda pek çok genç
arkadaşım oturuyor. Bunlardan bir tanesinin bir kaç dönem sonrasının
Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı yada Başbakanı, Maliye Bakanı yada
evinin anne babası olmadığını bana iddia edebilir misiniz? Belki
sizsiniz, ama bilinizki işte bugün sizlerle paylaşacağım konu asrın
lideri, dünya lideri yada lider olmanın küçük sırlarını ATATÜRK’le
sizinle paylaşacağım.
İlk sırrımız; ATATÜRK tamam arkadaşım ben
topraklarınızı kurtardım askeri bir dehayım deyip yerine çekilmemiş
hemen asker elbisesini çıkartıp sivil elbisesini giymiş ve
inanırmısınız sınırlarını hangi sınırın lideri ise o sınırların
içerisinde ne var ise ama ne var ise taşından toprağına hepsinin ama
hepsinin sorumluluğunu omuzlarında hissetmiştir de onun için Mustafa
Kemal bugün dünya lideridir. Nasıl mı ?
ATATÜRK’ü ağlarken tarih
çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7 tespitim oldu.
İlki Çanakkale’de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır,
bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de
anlatacağım. O günün Ankarası kurak, çorak bir köy. Çankaya’dan meclise
gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış.
ATATÜRK o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını durdururmuş,
inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. “Aman demişler paşam ne
yapıyorsunuz böyle?”, “Eee o demiş yediğim meyvenin, sığındığım
gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar
bunun da selama hakkı var”. Yani “niye şaşırıyorsunuz?” der gibiymiş.
Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına “İşte bu benim...” derken bide
bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor “Ne yaptınız bu ağaca” diyor.
“Paşam” diyorlar “yolu genişletmek için mecburduk kestik o ağacı”.
“Yahu diyor bitek bana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka
bulurdum” diyor. Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün
ve arkadaşının gözü önünde hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Bir tek
iğde ağacı için mi dersiniz? Hayır. Çok zor şartlarda kurtardığı bu
topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideri olduğu için de bu
toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal’in
omuzlarındadırda onun için.
Galiba şimdi anlatacağım inanılmaz
projeyi de o gün düşünmeye başladı. Hani “Bir daha böyle bir şeyle
karşılaşabilirsem nasıl müdahale edebilirim” diye. Çok değil doğa
katliamı, en kolay yaptığımız katliam.
Yıl 1930 ATATÜRK Yalova
köşküne doğru çıkmakta. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar
ağacını kesmek üzeredir. “Yahu” der “sen hayatında hiç böyle bir ağaç
yetişdirdinmiki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye ?” der.
Bahçıvan derki; “Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı,
yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü
kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz
ağacı kesiyoruz”. Bir an düşünür; “Hayır gerekirse köşkü ağaçtan
uzaklaştırırız” der. Derlerki bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek
köşkü tutupta ağaçtan uzaklaştırmak? Ama inanırmısınız mühendis değil,
mimar değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyormusunuz? İstanbul’daki
köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan
olduğu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köşkün
altına tramvay raylarını döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim
kenara çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar
ağacının kurtuluşunu temin eder.
Yıl 1930. Dünya çevre lafını ne
zaman etmeye başladı? 1980 den sonra. 1980 den önce, 1930 yılında
dünyaya somut bir çevre dersi vermektedir Mustafa Kemal aslında. Ama,
biraz acı parantezlerim olacak bu konferansımda. İlk acı parantezimi
ATATÜRK kimdir belgesiyle açmıştım, ikinci acı parantezim burada
olacak. Hadi gelin 5 Mart 1996 ya gidelim yani günümüze yakın bir gün.
“ATATÜRK ve Türk kadını” konulu tiyatrolu konferansımı 25 gençle
sunuyorum. 25 gençle birlikte prova yaptık, yorulduk, oturduk,
televizyonu açtık. ikinci haber olarak 6 dakika müddetle ve 5 kere
görüntü zumlanmak üzere önemli bir haber verildi televizyonda. Haberi
aynen aktarıyorum, diyordi ki “Amerika da eski bir ünlü bir müzikhal
hiç yıkılmadan dünyada ilk kez uygulanan bir yöntemle raylar üzerinde
iki metre kenara çekilerek yerine yeni bir binanın yapıldığı”
haberiydi. Dünyada ilk kez lafı da beş kere edildi. gençlerden biri
kalktı bana ne dedi biliyor musunuz? “Ya öğretmenim biz tarihe pek bir
daldık. Bakın el alem neler yapıyor? Teknik, medeniyet biraz da onlara
baksak” diyince arşivimde 1930’da ATATÜRK’ün bu işi yaparken çekilmiş
resimleri, raylar üzerindeki çekilen resimleri gösterdim kendilerine ve
dedim ki ”şu anda ne söyleyeceksiniz bana?”. Bir genç kalktı ne dedi
biliyor musunuz? “Ya öğretmenim suç bizde mi? Biz bu konuyu ilk defa
sizden duyuyoruz, sizden görüyoruz bu resimleri”. Ama o haberi bugün
milyonlarca Türk genci izledi ve oturdular 25 genç, bu haberi veren
televizyona bir faks çektiler. Faksta aynen şu yazıyordu “İkinci haber
olarak 6 dakika müddetle ama beş kez şu resimleri göstermek suretiyle
bu arada da mutlak suretle mesajı iletin dediler “Bu gün 1996, Amerika
çekiyor raylar üzerinde iki metre, yerine yeni bir bina yapıyor, 1930
ATATÜRK çekiyor 4 metre 80 santim, bir ağaç kurtarmak için” bu mesajı
da çok iyi verin dediler. Yıl 1996 idi. Yıl 2005 hiçbir televizyonda
izlediniz mi? İzlemediniz.
Ya hocam siz bize bir tek çınar ağacı
ve iğde ağacı anlattınız bunlar ATATÜRK’ün hayatında tek tek örnekler
olabilir. Hadi gelin Söğütözü’ne gidelim, hani şu Ankara
yakınlarındaki, o zaman için 80 tane söğüt ağacının olduğu yere.
Söğütözüne ATATÜRK hep dinlenmek için gelirmiş. Bir geldiğinde galiba
düşündüğünü sesli olarak aktarmış; “Ah ! burda bi kulübem olsaydı
keşke”. “Ya paşam istediğin bir kulübe olsun hemen yaparız şuraya“
demişler. “Buradaki ağaçlara ne olacak peki”. “Paşam burdakiler söğüt
ağacı; gönülsüz ağaçtır. Sökeriz başka bir yere dikeriz, mutlaka tutar”
demişler. Bir an durur, “Bir tek şartla kabul ederim” der. “Burda
yetecek kadar söğüt ağacını kendi ellerimle sökeceğim, kendi ellerimle
dikeceğim, önce tuttuklarını göreceğim, sonra kulübe yapımına izin
vereceğim”. Yani bugün betonu yeşile tercih eden zihniyete bence en
güzel örnek teşkil eder bu. Ne yapar biliyor musunuz? Türkiye
Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK makamını Çankaya’dan
Söğütözü’ne taşıtır hasırlar üzerine. Kabullerini orda yapar,
imzalarını orda atar, çadırda kalır ama söğüt ağacını söker, kendi
elleriyle diker, tuttuklarını görür, ondan sonra bugün çok küçücük ama
verdiği mesaj olağanüstü büyük olan bu Söğütözü’ndeki küçük ATATÜRK
kulübesinin yapılmasına izin verir.
25 yıllık araştırmacıyım.
Benim elimde 130 belge var bizzat çevre hareketine bedenen katıldığına
dair. Sade bende 130 belge, kim bilir kaç belge var. Keşke diyorum,
keşke bu belgeler, bazı günler bizi okullar da bu kulübeye götürüpte
burada anlatılsaydı. sanıyorum bugün betonu yeşile tercih eden hiçbir
belediye başkanı yetişmezdi.
İşte bu anlamda sahneye şimdi Tahsin
ÇOŞKAN’u davet edelim. Tahsin COŞKAN o zamanın genç bir ziraat
mühendisi. “Gel Tahsin lol! bir yere götüreceğim fikrini almak
istiyorum” diyor. Giderler, gösterdiği yere bakar Tahsin Bey. Bataklık,
sivrisinek salgını, hayvan leşlerinin olduğu berbat bir arazidir. “Ya
paşam hayrola” der. ******, “Buraya bütün masrafı cebimden olmak üzere
bir orman çiftliği yapmak istiyorum” der. “Ya paşam buranın ıslahı ya
sizin paranızı tüketir ya da zamanınızı, neden bu kadar mümbit
topraklar varken gelip de burayı tercih ettiniz?” der.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:48 am

ATATÜRK’ün
cevabı ATATÜRK’çedir. Derki ”Ben en zor olanı yapayımda siz arkamdan
kolayları nasıl olsa yaparsınız.” Ne bilsin ki en kolayları bile çabuk
yıkabildiğimizi ama, bu aradaTahsin ÇOŞKAN “Paşam burda hiçbir şey
yetişmez, pek uğraşmayın” der. Ama dinleyen kim. Derki “Tahsin buraya
ziraatçileri getir ve incele bana resmi bir yazı getir burasıyla
ilgili”. Biraz sonra Tahsin COŞKAN çok mutlu, kendi dediği çıktı,
üzerinde “Burada hiçbirşey yetişmez“yazılı, altında da ziraatçilerin
imzasının olduğu bir belgeyi Mustafa Kemal’in önüne koyar. ATATÜRK
biraz mütebbessim okur bu yazıyı. Kaleme alır, bu kağıdın yanına aynen
şunları yazar “BURASI VATAN TOPRAĞIDIR, KADERİNE TERK EDEMEYİZ”. Etmez
de. Aynı Sakarya savunması gibi akasya savunmasını ele alır, çam ve
köknarı oraya 30 Ağustos olarak tamamlar ve hiç unutmayacağımız bir
gün, lütfen hiç unutmayın, tarihte atladık bu günü, 25 Mayıs 1933. Ne
yapar biliyor musunuz? Hani 5 Haziranlarda kutladığımız bir gün var,
çevre günü değil mi? Çevre günü ne zaman kutlanmaya başladı? 1980 den
sonra. Peki 25 Mayıs 1933, ATATÜRK ne yaptı? İlk Çevre günü kutlamasını
yaptı. Hem de bugün okullara soruyorum diyosunuz ki ne yaptınız diye
“ya ağaç diktik diyorsunuz ya çöp topladık” öyle falan değil. Bütün
Ankara halkını bedava trenlerle buraya getirtiyor, ağaçlar boy
vermişler, altında dinlenmektedirler, havuz yapılmıştır, çocuklar
yüzmektedirler. Hatta bütün masrafı cebinden ödemiştir ama karı da
almamıştır, buraya bir fabrika yaptırmıştır, süt ürünleri
üretilmektedir, herkes yamektedir. Herkes çok mutlu ama en mutlusu
Mustafa Kemal ATATÜRK.
Nebizade diye bir arkadaşı var,
Nebizade’nin kafa çok karışık. “Yahu paşam senden başka bir tek kişi
burada bir ağaç yetişeceğine inanmadı. Peki sen nasıl anladın burda
orman olacağını?” der. “Gel Nebizade gel, şimdi anlatayım sana. Hani
Tahsin ÇOŞKAN’ın burda birşey yetişmez dediği günün akşamı tebdili
kıyafetle Çankaya’dan kaçtım, burdaki köylülere geldim. Köylüler beni
tanımadılar. Köylülere, ağalar dedim burda ağaç yetişip yetişmeyeceğini
bana en kolay yoldan nasıl ispat edersiniz dedim. “Al dediler”, bana
bir testi su verdiler, bir de kazma kürek. “Kaz orayı iki gün sonra gel
biz sana ne olacağını söyleriz” dediler. Ah o iki gün Çankaya’da nasıl
geçti bir Allah bilir bir de ben. İki gün sonra gittim testiyi
çıkardım, testinin içinde su bitmişti, köylülere uzattım. Dediler ki
bana “ağa testide su kalmamış, toprak su emiyor, bakma bunun üstünün
kurak olduğuna, biraz uğraş burda ne ekersen biçersin”. Ve hani Tahsin
COŞKAN’ın o raporu bana getirdiği gün ben çoktan projeye başlamış epey
de ilerlemiştim” diyecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:49 am

Dünya lideri olmak öyle kolay değil
biliyor musunuz. Hani ATATÜRK’e kimdi en çok karşı çıkan, evet Tahsin
COŞKAN’dı. Onu da ATATÜRK buraya müdür tayin eder. Evet lider olmak
hakikaten kolay iş değil. Bu arada biz bu 130 belgeye hiç çalışmamışız.
Çalışmadığımızın en acı örneğini Türkiye yaşadı zaten. Neydi o örnek
“17 Ağustos depremi”. Evet deprem bir kaderdir ama kader olmanın
ötesinde dolgu alan çöktü, dolgu binalar çöktü. Oysa 1930’dan beri bize
“lütfen tabiatla oynamayın, tek bir ağaçla bile oynamayın” diye bize
örnek olan bir liderimiz varken yaşadık bu acıyı.
Bizler iyi
değerlendirmemişiz onun çevre hareketini ama bakın dünya ne güzel
değerlendirmiş hareketini. Ben size bu bilgileri vermek için 1919
başladım ve bugüne kadar çıkan bütün gazete ve dergileri tarıyorum.
Taramam sırasında 28 Temmuz 1933 günün Cumhuriyet gazetesinde bir haber
okudum. İnanılmaz bir haberdi. Hani bir çiçek alıyoruz, kırmızı renkte,
hediye götürüyoruz ve adına da “ATATÜRK Çiçeği” diyoruz. O ATATÜRK
çiçeğinin adını biz koyduk zannediyorduk ama bakın gazeteyi aynen
okuyorum. Gazete haberi şu “Chicago özel, geçenlerde Vanderbit
Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın laboratuarlarında
muhtelif ameliyeler neticesinde kırmızı renkte yeni bir çiçek elde
edilmiştir Profesör bu yeni çiçeğe isim ararken yanında duran ama
Tarsus Kolejinde ATATÜRK’le tanışmış, ondaki tabiat bilgi ve ilgisine
hayran olan bir diğer profesör bu çiçeğe ATATÜRK isminin verilmesini
önermiştir. Ve bu öneri dünya nebatat dairesine iletilmiş ve ATATÜRK’ün
yaptığı çalışmaların anlatıldığı toplantıda oy birliğiyle kabul
edilmiştir”. Yani dünyadaki her ülkede bu çiçek Gazi ATATÜRK adıyla
üretiliyor ve satılıyor.
Peki başka bir lider varmı diye
araştırdım bir çiçeğe adını veren, başka hiçbir lider yok. Çünkü
tabiatıyla bu kadar bütünleşebilen bir lideri dünya tarihi yazmamıştır.
Diyorki Mustafa Kemal ”çevre hareketi dışında eğer lider olacaksanız
eğer lider olmaya kalkıştıysanız ki içinizde öğrenci arkadaşlar var
mutlaka sınıf başkanları vardır eğer sınıf başkanı olacaksan bu bi
liderliktir sınırın nedir? sınıftır sınıfın içerisindeki tek bir
tebeşir tanesi tek bir sıra tek arkadaşının problemiyle
ilgilenemeyeceksen o liderliği kabul etmeyeceksin demektedir Mustafa
Kemal.
Peki ikinci sırrımız ne? İkinci Sırrımız; dünya tarihi
sadece bir sıfatı Mustafa Kemal’e vermiştir. Başka dünyada hiçbir
liderin alamadığı bir sıfattır bu hangi sıfat mı? Ne dersiniz? Evet
Başöğretmen diyen var aranızda, hoşgörülü evet biliyorum hepsi
gönlünüzden geçen sıfatları ATATÜRK’ün ama soruyorum sizlere bir insan
doğumundan ölümüne kadar ya bir askerdir, ya bir devlet adamıdır ya
çevrecidir ya tiyatrocudur ya sanatçıdır ya arkeologdur bir şeydir. Ama
bunların hepsi birden olabilen dünyadaki tek lider Mustafa Kemal
ATATÜRK olduğu için dünyada “kültür antropoloğu” sıfatı verilebilen tek
lider Mustafa Kemal’dir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:49 am

“Kültür Antropoloğu” nedir ne değildir
uzun uzun başınızı ağrıtmayacağım. Hadi gelin 5 Mayıs 1935,
Ahlatlıbel’e gidelim. Ahlatlıbel Ankara yakınlarındaki kazıların
başladığı yer biliyorsunuz. Bütün arkeoloji kazılarının yapılma emrini
veren Mustafa Kemal, müzelerin açılma emrini veren de Mustafa Kemal.
Ama bugünkülerde olduğu gibi açın, kazın, imza; öyle değil. Nasıl
yetişmiş inanın, 25 yıllık araştırmacıyım hiç anlamadım. Bakıyorsunuz
Efes kazıları başlıyor iki kere gidiyor, Konya‘da Asar kazıları
başlıyor başında, birde bakıyorsunuz Ahlatlıbel kazıları başlamış
başında, toprak alıyor, ölçüyor, biçiyor. “Ya ne yapıyor Mustafa Kemal”
diyorlar. Çankaya’ya gidiyor, Çankaya’da üç gün üç gece hiç uyumadan;
uyumamak için alnına ıslak bezler koydurmuş, birilerini çağırıyor,
telefonlar ediyor bir heyecan bir telaş. Üç gün sonra “gelin diyor
Ahlatlıbel’e gidiyoruz”. Hemen geliyor diyorki “arkeologlar toplanın”.
Biliyorsunuz başlarında en büyük arkeoloğumuz Zübeyir KOŞAR var. Bu
Zübeyir KOŞAR’ın bir e bir anısıdır. Toplanıyor ve diyorki Mustafa
Kemal heyecanla; “kazdığınız yer yanlış, şurayı kazmanız gerekir”.
Yabancı arkeologlar “el insaf paşam, anladık iyi askersin iyi devlet
adamısın ama yani bu işte bizim işimiz niye karışıyorsun” der gibi
aralarında birkaç şey oluyor ama emir büyük yerden. Başlıyorlar Mustafa
Kemal’in gösterdiği yeri kazmaya. Sonuç mu? Bütün bulgular ordan
çıkacaktır. İnat uğruna, kendi ceplerinden öder ve kendi dedikleri yeri
kazarlar hiçbir bulguya rastlamıycaklardır.
Bunun üç gün sonrası,
ATATÜRK Galip ARCAN’ın yazdığı “Sırat Köprüsü” adlı piyese davetlidir.
Davetiyede böyle yazar piyesin başında mutludur biraz sonra
sinirlenmeye başlar bir müddet sonra bitince “bana Galip ARCAN’ı
çağarın!” der. Galip ARCAN gelince “bu piyesi siz mi yazdınız? “der.
“Evet paşam ben yazdım”. ”Hayır, bu bir Bolunun Flor Doranj adlı
boldvilin’in aynen çevirisi neden bunu belirtmediniz hakkınızda
soruşturma açtırıyorum” diyecektir. Buna benzer pek çok anıyı da
okuyunca ne dedim biliyormusunuz. Samimi konuşacağım inanın sizlerle.
Dedim ki “a be Atam boldvilin’e varıncaya kadar ne zaman okursun? ne
zaman kafanda tutarsın”. Ve o sırada ne yaptım biliyor musunuz? Yirmi
yıllık araştırmacıydım, ATATÜRK’le iddiaya girmek gibi, dedim “senin
başında durmadığın ilerletmeye çalışmadığın bir alan bulmak benim
boynumun borcu olsun”.
O sırada da “Sanat ve ATATÜRK” adlı
araştırmamı yapıyorum baktım resimde Türk tarihinde ilk resim sergisini
o açıyor, heykelde dinin etkisini kaldırıyor ama karşıma yedinci sanat
dalı geldi. Ne? Sinema. dedim “herhalde burda iddiayı kazandım”. Hey
hat, baş yönetmen Cezmi AR, başrolde Mustafa Kemal, film çekiyorlar. Ve
Cezmi Ar Mustafa Kemal’e tabi Cumhurbaşkanı ya diyemiyor şöyle dur
böyle dur diye diğer oyunculara şiddetle bağırıyor. ****** “Gel Cezmi
gel, burda başkomutan sensin. ben bu işi bilmem. Önemli olan işin iyi
çıkması. Bana da aynı şiddet ve hiddetle bağıracaksın” der. Cezmi AR
hayatının son günlerinde “ben bir daha asla öyle bir oyuncuyla
çalışmadım” diyecektir.
Yıl 1937, Münir Hayri EGELİYLE odalarına
çekilirler. Çankaya’ da ne mi yaparlar? ATATÜRK bir film senaryosu
yazmıştır, adını da koymuştur; “Ben bir İnkilap Çocuğuyum” dur adı.
Kendi yazdığı film senaryosunu Münir Hayri EGELİ çekecektir, ATATÜRK
oynayacaktır. Ama yıl 1937 dir, ömrü vefa etmemiştir. Derim ki haydi
filmciler bulun bu senaryoyu filme çekin pokemondan çok daha faydalı
olacağına ben kesin gözüyle bakıyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:50 am

Bu arada ATATÜRK’ün her
şeyi iyide ben iddiadan vazgeçtim, tamam dedim. Kesinlikle iddia falan
yok artık, iddiayı Mustafa Kemal kazandı ama merak ediyorum nasıl yaptı
diye. Asıl sır nerde? O sırada en büyük lider eleştirmeninin sözü geldi
elime. Liderleri çok sıkı eleştiren bir eleştirmen diyorki ATATÜRK için
“Liderler içerisinde eleştiri acizliği yaşadığım tek lider Mustafa
Kemal’dir. Çünkü bütün Rönesans, bütün reform, bütün aydınlanma çağı
etkinlikleri bir adamın kafasında toplanmış, bir çağa sıran etkinlikler
on yılda başarılmış, bu büyük bir mucizedir en büyük radikal Mustafa
Kemal’dir”. Bunu biz demiyoruz dünyanın en büyük lider eleştirmeni
diyor.
Peki, tamam laf iyid e diyorsunuz ki; laflar karın
doyurmuyor. Esas sır nerde çok merak ediyorum. On yılda bir
bakıyorsunuz kara tahtanın başında harf öğretiyor, bir bakıyorsunuz
şapka giyiyor, bir bakıyorsunuz tiyatro eseri oynatıyor, yok efendim
arkeolojik kazılara gidiyor, tren raylarının genleşme hesabını yapıyor,
Ankara’daki caddelerin ne kadar mesafede olacağı konusunda şehirleşme
planları yapıyor, E on yılda bunların hepsi peki nasıl? Ben esas sırrı
nerde buldum biliyor musunuz? Onun bir sözünde. Ama bu bence, ve dedim
ki bu sözü okuyunca keşke şu karga kovalamasını kafalarımıza
yerleştireceklerine şu sözünü yerleştirselerdi herhalde Türkiye çok
farklı biyerde olurdu şu anda. ATATÜRK diyor ki” Çocukluğumda elime
geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim bu gün
yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım”. Esas sır bence burada.
Çocukluğunda eline geçen iki kuruştan birini kitaplara verdiği için 35
yaşında general, 40 yaşında başkomutan, 42 yaşında cumhurbaşkanı, 46
yaşında dünyada pek çok reformist var ama hiç biri dile dokunabilmeyi
cesaret edememiştir; dile dokunabilen tek reformist Mustafa Kemal’dir.
İşte bunu yapabilen ve 53 yaşında nutku yazan genç olarak tarihimize
geçecektir Mustafa Kemal.
Okumayla, ama nasıl okuma biliyor
musunuz? Bildiğimiz gibi bir okuma değil. Sizi 1914 Anafartalar’a
götürüyorum. Anafartalar’da savaşın bir dinlenme yerinde çadırınıza
gelirsiniz postalları çıkarır rahatça dinlenmek istersiniz. Öyle bir
şey yok. Macar Türkoloğu Nemet’in, Fransız Türkoloğu Devin’in Türkoloji
albümleri duruyormuş. Açıyor onları okuyor Mustafa Kemal. Diyorlar ki
“niye bunları okuma gereği duyuyorsun” verdiği cevaba bakın. onlara
diyor ki “Savaştan sonra bu dilin değişme ihtiyacı var onu tespite
çalışıyorum”. Yıl 1914, gelelim 1916’ya. Bitlis cephesi komutanı
Mustafa Kemal Bitlis cephesinde çökmekte olan bir cepheyi kurtarıyor ve
çadırına geliyor, yaveri İzzettin ÇALIŞLAR’ı çağırıyor ve eline bir not
veriyor. Notta ne yazıyor biliyor musunuz? “Savaştan sonra ilk işimiz
Türk kadınına serbestisini vermek, onu erkeğinin yanında eşit haklara
sahip kılmak”. Yıl 1916, Türk kadının değil adı, değil kimliği, hiçbir
şeysi yok. Sokağa çıkma hakkı olmayan bir Türk kadını. Peki sizce tam
savaşın en hararetli zamanında neden Türk kadını geldi Mustafa Kemal’in
aklına. Ha, Kurtuluş Savaşında gördüğümüz kadın manzarası, değil
ATATÜRK’ü, dünyayı şaşırtan bir manzaradır. Ülkelerin savaşları
olmuştur ama topyekün savaş örneği ilk defa Kurtuluş Savaşında
görülmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:50 am

****** bu savaşta Ayşe Hatun’u tanımıştır. Ayşe
Hatun’u hepimiz tanıyoruz. Bilmeyen var mı içinizde? Onun yapabildiğini
acaba hangi ülkenin kadını yapabilir? Ya da zamanımızda hangi kadın
yapabilir? Benim bir kızım bir oğlum var inanın bu kadar araştırmacıyım
düşünüyorum. Biliyorsunuz sekiz aylık kızı kucağında omuzunda mermi ve
cepheye cephane götürüyor. Sekiz aylık kız dinler mi düşmanı, ağlamaya
başlıyor. Ve bu sırada ölmesi falan problem değil Hatun’un, ama düşman
eğer onları fark ederse çok kısıtlı olan cephane cepheye gidemeyecek,
bütün düşüncesi o Ayşe Hatun’un. Ve bu arada çocuğunu göğsüne yaslar,
düşman biraz geç gider, indirdiği zaman kendi elleriyle çocuğunu şehit
ettiğini görecektir Ayşe Hatun yada diğer adıyla Tayyibe Hatun. Peki ne
yapar? Çocuğunu koyar üzerini bayrakla örter ve aynen şunları
söylemiştir. Kafile başkanı komutanımız aktarıyor bunu. “Sen yüzlerce
binlerce yıl sonra doğacak Türk çocukları için şehit oldun” (yani
şurada oturan bizler için şehit olan) “bu benim içinde senin içinde bir
şereftir. Yeterki vatan sağolsun” diyor, omuzuna alıyor cephanesini ve
yola koyuluyor. Hanımefendiler içinizde anne olanlar var. Lütfen bir an
için düşünün, çocuğunuzu göz önüne getirin. El bebek gül bebek
büyütüyoruz, gözünün içine bakıyoruz, tercih yapın sizden sonraki kuşak
mı? çocuğunuz mu? İşte bu Ayşe yada diğer adıyla Tayyibe Hatun’u tanıdı
Mustafa Kemal.
Kurtuluş Savaşında Kütahya sırtları, -30oC, -40 oC.
Ve 75-80 yaşlarında bir nine. Gerisini gelin kafile komutanı Mustafa
Necati’den dinleyelim. Mustafa Necati neyi görür? Bütün yorgan
battaniye ne varsa cephanenin üstüne örtmüş kendisi pazen elbiseyle.
Aynen şunları söyler “nine kar sepeliyor hava çok soğuk bari şu yorganı
alsan sırtına” dediğinde aldığı cevap ”dokunma ona, o millet malıdır,
nem kapmasın. Ben bir ölürüm ama onunla binler doğacak binler. hayır
oğlum hayır hiç üşümüyorum, soğuğu hiç duymuyorum ki. Düşman bu
topraklara girdi gireli benim içim yanıyor içim a oğul” diyen bir
nineyi tanıdı Mustafa Kemal.
Albay Hulusi ATAĞ’ın kafilesinde olan
genç bir kadınımız hastadır ve cephane taşırken yere düşmüştür, ölmek
üzeredir. Hulusi ATAK sorar “bacım bana adını söyle lol! tarihe
yazdıracağım” dediğinde aldığı cevap “adımı ne yapacaksın a oğul yaz
benim adım Anadolu” cevabındaki adımın ne önemi var önemli olan ülkemin
adı ve gururu düşünüşü keşke, keşke uygarlık savaşımızda aynı
şiddetiyle sürebilseydi bugün. Üzerinde ATATÜRK yazılı kapsülü inanın,
inanın hiç mübalağa etmiyorum ilk uzaya fırlatan ülke mutlaka ama
mutlaka biz olurduk.
Evet bu savaşta ATATÜRK dünyaya tek geçen
Zekiye Hanım’ı tanıdı. Zekiye Hanım ne yaptı biliyor musunuz? Dünyaya
ilk ve tek geçen kadınımızdır. 10 Aralık 1919 öğretmen okulu bahçesine
3000 kadını toplamış, dedim herhalde sıfırları fazla okuyorum. Hayır
3000 kadın, yapımcısı, dinleyicisi, konuşmacısı. Kadın olan dünyada ilk
mitingdir bu, onun için dünyaya ilk geçmiştir. Peki Zekiye Hanım nasıl
toplamıştır, cep telefonu yok faks yok, hiçbir araç yok. Hadi bunlar
oldu farz edelim. Kadının sokağa çıkma hakkı yokken 3000 kadın nasıl
organize oldu dersiniz? Evet bunu incelediğimde inanılmaz bir hem
hayranlık hem de üzüntü duydum neden biliyor musunuz?
Cep
telefonunuz var, faksımız var. Pek çok kulübün, pek çok derneğin
davetlisi olarak gidiyorum. Hanımlar 50 kişi geldi mi aman diyorlar bu
gün çok kalabalığız. 3000 kadından bahsediyorum ama projesinin adını da
söylemek istiyorum Zekiye Hanım’ın “MUTFAK PROJESİ”, inanılmaz bir
proje. Daha sonra bir yerde tekrar geçecek bu proje.
ATATÜRK
Zekiye Hanım’ı, Nakiye Hanım’ı tanıdı bu savaşta. ATATÜRK Melek REŞİT’i
tanıdı, Atatürtk Şuküfe Nihal’i tanıdı ve ATATÜRK ekmek pişirerek
askere götüren ama bu düşmanlar tarafından tespit edilip askerimizin
yerini öğrenmek için çok işkence gören ama söylemediği için ekmek
pişirdiği fırına atılarak yakılan Nazife Kadın’ı tanıdı bu savaşta. Bu
savaşta ATATÜRK Taccülcalala hanımı tanıdı ATATÜRK üsteğmenlerimizi,
binbaşı hanımlarımızı tanıdı, bu savaşta Tuğgeneral rütbesi verilmesi
öngörülen 8 yaşındaki, evet yanlış duymadınız 8 yaşındaki Nezahat
kızımızı tanıdı. İşte Nezahat kızımızın yanında şehit olan bir erimizin
cebinden çıkan bir mektubunda annesine şöyle yazmış “anne Nezahatle
babasının arasındaki konuşmayı duyaydın benim burada niye olduğumu
anlardın” demiş ve bu arada şöyle yazmış” biz Mehmetçik Nezahat’e
Türklerin Jean d’Arc ’ı diyoruz” demiş. Bu bana acı geldi. Ben Jean
d’Arcı ortaokuldan beri tanıyordum ama Nezahat’i ancak bu araştırmam da
tanıdım. Bunun acısını da o mektupla birlikte yaşamış oldum. Bu
kadınlarımızı ben ATATÜRK ve Türk Kadını konulu konferansımda
anlattığım için burada sadece adlarını anmadan geçemeyeceğimi gördüm.
Bu
arada ATATÜRK okumuş da yazmaya da vakit bulabilmiş. Evet bizler için
bir geometri kitabı yazmış. Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane
geometri teriminin isim babası bu yazdığı kitapla bizzat Mustafa
Kemal’dir. İyi ki de yazmış eşkenar üçgen demek için “müselleseyi
bilmemne bilmemne...” demek gerekir. İnanın bu kadar şeyi aklımda
tutuyorum, bir onu tutamadım. İyi ki yazmışsın dedim. Bu arada ATATÜRK
her sektöre el attı dedim ya, basın sektörüne de el atıyor ve bir
gazete çıkarıyor. Adı “Mimber”, 52 sayı çıkmış gazetesi, ve bu
gazeteleri okuduğum zaman bu Mustafa Kemal’in gazetesi dedim. “Sansür”
kelimesi ilk defa bu gazetede yer almıştır. Bu arada keşke bütün Türk
gençlerimiz bu gazeteleri okuyabilseydi diye düşünmeden de edemedim.
Çok moral bulurlardı çünkü.
Bu arada çok güzel şiirler yazmış. İlk
şiiri 1908 Şanlı Ordu dergisinde yayınlanmış. Keşke vaktimiz olsa da
şiirlerinden de aktarabilseydim. Bu arada nutku yazmış, tiyatro
eserleri yazmış, sinema senaryoları yazmış, yazmış yazmış. Peki okumuş
yazmışta sadece gününün problemlerine mi çare bulmuş Mustafa Kemal?
Sadece gününü mü kurtarmış acaba? Hadi gelin esas önemli olan da bu,
buna bir bakalım mı ne dersiniz?
İşte günümüzde 25 yıllık
araştırmacılığım sonunda size bir itirafta bulunmak istiyorum, diyorum
ki ATATÜRK inanın, bugün sanıyorum 7 Şubat 2005, bu günü çok net
görmüş, hadi görmekle kalsa iyi, birde bu gün kullanacağımız kadar
güncel geçerli ve çözümsel önerileri de yazarak bırakmış bir lider.
Söyleyin bana hangi ülkede var böyle bir lider. Diyeceksiniz ki lafı
bırak bize somut örnek göster. İşte ilk örneğimiz; dedinizki demin
Türkiye’deki sorunları sorduğumda size, dediniz ki önemli olan
sorunların bir tanesi de ekonomik sorun. Peki Amerika’nın en ünlü
ekonomistlerinden birisi olan Mr. Jhons bize şunu öneriyor, diyor ki
“ekonomiyle savaşta bir tek ATATÜRK’ü örnek alsın yeter Türkiye”.
ATATÜRK’ün
ekonomi ile de ilgili ne görüşleri var acaba, ve bunun üzerine oturdum,
Maliye arşivine indim, Maliye arşivini incelememde ATATÜRK’ün ekonomide
en önem verdiği şey ne biliyor musunuz? Türk parasının değerini
korumak. Peki, 1919’a baktım Türk parası Sterlin karşısında, o zaman
dolar yok, Sterlin karşısında 605 kuruş. Ha bir savaş yapıldı, ülke
yıkıldı tekrar yapıldı. Peki 1938’de kaç kuruş biliyor musunuz? 19 sene
sonra inanılmaz bir şey, 616 kuruş. Buna gerçekten inanmaya imkan yok.
Peki dedim ki herhalde yanlış okudum banknot artış hacmine baktım,
banknot artış hacmi 1919’dan 1938 son dört ayına kadar, son dört ayı
ilgilenemiyor sağlığından dolayı, son dört ayına kadar 19 sene sadece
%8, bu çok büyük bir başarı. Peki son dört ayda ne oldu diye baktım,
gülüyorsunuz tahmin ettiniz mi? %15. 19 senede %8. Bari ölümünü
bekleseymişiz, ama işte problem bir takım yerlerde sanıyorum.
Bu
arada bir arşiv belgesi daha aktarmak istiyorum size. 5 Aralık 1927
tarih. 5 Aralık 1927’de bir Türk Lirası verdiğimiz zaman 2 dolar
alabiliyormuşuz karşılığında. Eğer bizim nesil vazifemizi yapaydık size
karşı, bugün 20 milyon liralık banknotu götürecektiniz, karşılığında 40
milyon dolar alacaktınız bizim nesil vazifesini yapaydı. Ama diyorum ki
lütfen gençler lütfen, ilerde maliye bakanı olabilirsiniz, ilerde
başbakan olabilirsiniz, ilerde aile kurabilirsiniz o da bir ekonomik
sektördür ve ekonomiye yön vereceksiniz. Bizim yaptığımız, size
çektirdiğimiz sıkıntıları çekmemeniz için lütfen ekonomik görüşleriyle
ATATÜRK’ü mutlaka incelemenizi tavsiye ediyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:51 am

Bu arada
biliyorsunuz 1929 da çok büyük ama çok büyük bir şey var. Ekonomik kriz
var. Bütün dünyayı sarsmış ekonomik kriz. Peki soruyorum size
sarsılmayan bir ülke söyleyin. Türkiye tabîi ki. Peki 1929’da bütün
dünya buhran yaşıyor en gelişmiş ülkeler bile. Hadi etkilenmedin de,
rakamlara bakın kişi başına düşen milli gelir %51,2 artıyor. Eksilmeye
alışmışız da artma kelimesi garip geliyor bize. Enflasyon ne kadar? %
-1.2, bunlar resmi rakamlar.
Peki ikinci örnek, günümüze
örnek;1996 İngiltere’de bir seçim yapılır. Meclisteki kadın millet
vekili sayısı seçimden önce 13, seçimden sonra birden 123 olur. Hiii
derler kim yaptı bu başarıyı, Leslie Abdela diye bir hanımefendi.
Leslie Abdela’yı tüm ülkeler çağırır, “ya bize de öğret metodunu da
bizde kadını fazla sokalım meclise” derler. Leslie Abdela’yı Türkiye de
çağırır. Şile’ye gelir, dolar alır anlatmak için. Ve işte sözlerinin
özeti “İngiliz kadını bu başarıyı ATATÜRK’e danıştı”. Yani ben Türkiye
ye tereciye tere satmaya geldim. Peki Leslie Abdela’nın uyguladığı
projenin adını biliyor musunuz? “Mutfak Projesi” peki şöyle yazıyor
şurada; “1919 dan beri biz Türk kadını ve ATATÜRK’ün peşindeyiz merak
ediyorum iki kadın milletvekilinizde benim peşimde niye acaba” diye de
ironi yapmış burada. Bu arada eğer biz bu metodu uygulasaymışız
Türkiye’de sanıyorum Türk erkekleri şu anda meclise nasıl girebiliriz
diye arayış içinde olacaktı, hiç şüphe yok buna.
Peki bu arada
dünyaya o kadar çok ilk hediye etmişiz ki bunlardan bir tanesi de
üniformalı ve rütbeli kadın asker ilk defa bizim ordumuzda, bizden
dünya orduları örnek alıyor. Kurtuluş Savaşında rütbe alan kadın
askerlerimiz; Binbaşı Ayşe ALTUNTAÇ, Üsteğmen Emine VARDARLI, Üsteğmen
Fatma ŞİMŞEK. Ama dünya tarihine tek geçen bir üsteğmenimiz var; 700
erkek 43 kadından oluşan bir müfrezenin reiseliğine bizzat ATATÜRK
tarafından atanmış, Üsteğmen Kara Fatma. Evet dünyadaki ilk müfreze
reisesi kadın ünvanını taşır Kara Fatma. Ben geçenlerde Erzurum’a
davetliyim, Erzurum Üniversitesi rektörümüz davet etti uçakla gittim.
İndim uçaktan “off ayağım belim melim” dedim, bir an aklıma geldi,
biliyorsunuz Kara Fatma Erzurumlu; Erzurum’u 13 kadınla müdafaa ediyor,
atına atlıyor Bursa’ya kadar geliyor, Bursa’nın Kurtuluşuna da tanık
oluyor. Ben uçakla zor gittiğim yere, önümde yemeğim, arkamda suyum,
sıcacık, ama bu kadının yaptığı! Ha o zaman sanıyorum şu andaki Türk
kadını asla ve asla yoruldum demeye hakkı yok, eğer Kara Fatmaları eğer
Şerife bacıları tanısaydı.
Evet anlıyorum bu hanımlarımızı
tanımadan önce bir şey yaptım zannediyordum. Şu anda hiçbir şey
yapmadığıma kaniyim. Bu arada Kara Fatma’nın savaşta yaptıklarını,
dedim ya Bursa’ya kadar gelmiş, üç oğlunu şehit vermiş, kızının
parmakları İzmit muharebesinde kesilmiş, sadece savaşı anlatmak için
bir konferans gerekir Kara Fatma’nın. Ama Tamim gazetesini okuyorum,
Tamim gazetesini okurken Kara Fatma’yla yapılmış bir röportajı okudum,
inanılmazdı. Gazeteci soruyor diyorki; “çok fakirsin çok çok ihtiyacın
var paraya neden üsteğmenlik maaşı sana bağlanan maaşı kızılaya
bağışladın” diyor. Verdiği cevap tarihi bir cevap aynen şöyle:
“Ben
Kurtuluş Savaşında yaptıklarımı bir menfaat ve çıkar karşılığında
yapmadığıma inandığım için en son vatani vazifem olarak maşımı
Kızılay’a bağışlıyorum” diyecektir. Bu bana neyi hatırlattı biliyor
musunuz? ATATÜRK’e bir gazeteci sorar; “neden mal ve mülkünüzü
milletinize bağışladınız” diye. ATATÜRK’ün verdiği cevabı aynen
aktarıyorum:
”Mal ve mülk bana ağırlık yapıyor, onları asıl sahibi
olan milletime bağışlamaktan ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar
asıl zenginlik insanın manevi şahsiyetinde olmalıdır.“ diye
cevaplayacaktır. Ne güzel değil mi en son kademeden en tabana kadar,
kadınından erkeğine kadar hepsi aynı söylemde ama alışmadığımız gibi
aynı eylemdeler ne diyelim sağ olsunlar, varolsunlar.
Dileyelim
sizin nesle, genç nesle, hortumcular soyguncular değil, Kara Fatmalar,
Mustafa Kemaller örnek olsunlar. Tabi Kara Fatma’nın örnek olabilmesi
içinde bir okuma kitabımızda hiç olmazsa bir okuma parçası olarak Kara
Fatma’nın olması lazım ki örnek alabilesiniz. Bu arada ATATÜRK’ün şu
sözü çok hoşuma gider diyorki; ”Geçmişi ne kadar çok unutursak geleceği
korumak o kadar zor olur.” Biz Kara Fatmaları mutlaka hatırlamalıyız
sanıyorum.
Bu arada bir kadınımızı daha vermek istiyorum, Melek
Hanım. Haçin katliamını hepiniz hatırlıyorsunuz, 535 Türk hunharca
katledilmiştir. Hepsi öldüğüne göre nerden biliyorsun hunharca
katledildiğini? Şair Melek hanım diye anılırmış Haçin’de. Şahadetinden
sonra kolunun altından bir bohça çıkıyor, bohçayı açıyorlar, 18 kıtalık
bir destan yazmış. O anda gördüklerini kaleme almış. Mektupçu Hüseyin
nasıl vahşetle öldürüldü, komşu kızı Hatice nasıl vahşetle öldürüldü
hepsini kaleme aldığı bir destan. Başına ne demiş biliyormusunuz
“inşallah okuna”. Ben 45 yaşımda bunu okuyabildim en sonuna da “bizden
sonrakiler neler çektiğimizi bileler diye yazıyorum” demiş son iki
kıt’ayı sizlere okuyorum
Meydan kazanı kurdular
Tüm bebeklerimizi kaynattılar
Gün görmedik anaları
Süngü ile oynattılar
Kundakları verdiler
Kanlı kundak yu dediler
Bebelerimizi kaynattılar kaynattılar
Kuzu eti diye hepimize zorla yedirdiler
Evet
biz burada kolay bulunmuyoruz, bu koltuklarda kolay oturmuyoruz. Evet
bakıyorum çok buruldunuz, çok üzüldünüz ama liderlik dedik biraz da
gülümseyelim mi?
Lider dedik, ATATÜRK’ün resimlerine bakıyorum
hepsi asık suratlı hepsi ciddi. Lider olmak için böyle mi olmak
gerekiyor, acaba ATATÜRK hiç mi gülmemiş, hiç mi espri yapmamış? Hadi
gelin Antalya’ya gidelim. Antalya yolunda mola verir kulağına bir türkü
gelir “Ya bu türküyü çok sevdim bulun getirin bu türküyü söyleyeni”
der. küçücük bir çoban gelir. Derki “Sesin çok güzel bana da bir türkü
okurmusun”. Başlar çoban “demirciler demir döver tunç olur” diye.
bitince ATATÜRK dalmıştır “bis bis” der. Çoban böyle bakar. “Oğlum der
bis” der “Çok beğendik tekrarla anlamına gelir”. Hiç nazlanmaz gene
aynı türküyü okumaya başlar. ATATÜRK türkü bitince cebinden bir harçlık
çıkarır uzatır. Çoban hemen alır harçlığı, kuşağına kor, elini uzatır
ATATÜRK’e “bis bis” der. Bu espri ATATÜRK’ün çok hoşuna gittiği için
çok ünlü bir sanatçımızın yetişmesi sağlanacaktır.
ATATÜRK’ün
hayatta en hoşlanmadığı şey dalkavukluk, ama yemek masasında hiç
hoşlanmıyor. Karşısındaki adam da ATATÜRK’e “sen Türklerin şahısın
şususun bususun...”, feci dalkavuk. Yoğurt kasesi adamın önündeymiş
diyorki ******;“Şu yoğurt kasesini bana uzatır mısınız”. Adam yoğurt
kasesi uzatacak, el insaf ayağa kalkıyor, önünü ilikliyor, tam yoğurt
kasesini alacak parmakları içine giriyor. “Ah...” diyorlar “...adama
taktı ATATÜRK, bir de zaten sinirlenmiş durumda, bir de çok titiz bu
konuda, şimdi bir fırtına kopacak”. adam perişan, ah paşam vah paşam
derken “Ya niye bu kadar üzüldünüz demin yoğurt yiyecektim şimdi cacık
yemiş olurum”. Evet, bu espriyle 25 yılın sonunda ATATÜRK’ün müthiş
espritüel olduğunu keşfettim ve yeni hazırladığım konferansımın konusu
ne biliyormusunuz? “ESPİRİLERİYLE ATATÜRK”. Bugün onu hazırlıyorum, 6-7
ay sonra bitecek inşallah sizlerle buluşacağız. O konferansta çok
güleceğiz ama inanın çok da düşüneceğiz.
Bir gazetecide ******’e
sorar “size de diktatör diyorlar ne dersiniz”. ****** şöyle bir bakar,
“Eğer ben diktatör olsaydım hanımefendi bu soruyu sorduktan sonra siz
asla canlı kalamazdınız “ diyecektir. Peki diktatör mü Mustafa Kemal
bakalım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com
uA_yiğitcan_45
WwW.ReALaSLaN.oRG
Deneyimli Aslan
Deneyimli Aslan
uA_yiğitcan_45

Erkek
Yaş : 34 Kayıt tarihi : 11/04/07 Mesaj Sayısı : 101 Nerden : YİĞİDİN HARMAN OLDUĞU YERDEN EGE\\\'den Ülke : mAnisa Hobi/Meslek : ultrAslan

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK Vide
MesajKonu: Geri: BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK   BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK EmptyCuma 22 Mayıs 2009, 11:52 am

İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara’ya
hareket edecekler. Trene binerler kompartımana çekilirler. Ertesi gün
kompartımanı çalar yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır
******. Yaveri “ya paşam bu ne hal hiç uyumadınız herhalde niye
böylesiniz” der. “Ya çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı
unutmuşunuz. Kolumu yastık yaptım ağrıdı setremi yastık yaptım üşüdüm
bende uyumadım kalktım” der. Yaveri; “aman paşam! Birimize haber
vereydiniz hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik” der. Ve bir
ülke kurtarmaktan dönen komutan söylüyor bunları tarihi bir cevap derki
“Geç farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize
kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması”.
Var mı böyle bir şey! Bu insana diktatör demeye kimin dili varabilir.
Ayaklarının altına Yunan bayrağı serildiğinde bayrak bir ulusun
onurudur diye basmayıp kaldırtan bir insanın kendi milletinin inancını
çiğneyebileceğini düşünmek ancak onuru ve şerefi olmayan kişilerin işi
olabilir diye düşünmeden de edemiyorum.
Bu arada içimizde çok
değerli öğretim görevlilerimiz ve öğretmen arkadaşlarımız var. Onların
için de çok özel bir anısını anlatacağım. İstanbul Üniversitesinin
açılış töreni. Çok mütevazı bir salon, tahta iskemleler, ortaya
ATATÜRK’ün oturması için kırmızı renkte süslü muhteşem bir koltuk
konmuş. Profesörlerle birlikte geliyor, buyurun diyorlar. Bir koltuğa
bakıyor dönüyor profesörlere, aynen şunları söylüyor; “Sizlerden
öğrenecek o kadar çok şeyim olduğuna göre bu koltuk sadece sizlere
layıktır” diyor. En kıdemli profesörü o koltuğa oturtuyor ve kendisi
tahta iskemlede programı sonuna kadar izliyor. Evet yani kendince hak
etmediği hiçbir koltuğa oturmayan bir Mustafa Kemal’i görüyoruz orada.
Dünya lideri olmak sanıyorum bu evet .
Bu arada İstanbul ve Ankara
illerinden birisine ATATÜRK adının verilmesi için bir kanun önergesi
veriliyor meclise. ya İstanbul’a ATATÜRK diyorduk ya Ankara’ya. Bu
önergeyi vereni hemen çağırıyor ve aynen şunları söylüyor ;“Bir ismin
dillerde kalması için şehrin temellerine sığınmasına gerek yoktur.
Bakın bu şehrin ismi İstanbul ama Fatih Sultan Mehmet’i hemen
hatırlıyoruz. Eğer ben bir şey yapabildiysem bunu binaların tepelerine,
şehrin temellerine ismimi yazarak değil milletimin kalbine yazarak
anılmak isterim” diyecek, hiçbir yere adının verilmesini kabul
etmeyecektir. Şimdi bakıyorum da hortumcunun soyguncunun hepsinin adı
bitaraflarda şey gibi yazıyor merak ediyorum nasıl oluyor bu diye.
Evet, galiba beni bıraktınız, ben 25 yıl kolay değil, beni bırakırsanız
sabaha kadar buradayız. En iyisi son iki anı ama onu en iyi anlatan
anılarla programıma son vermek istiyorum;
İşte ilki öğrenciler
evet sizin için. Bir öğrenci anlatıyor, Mahmut SADİ. Şöyle anlatır
Mahmut SADİ. “Yıl 1923. İstanbul Üniversitesinde öğrenci olduğum
sıralar. Okul duvarında bir ilan görüyorum. Avrupa’ya talebe
yollanacaktır. Allah Allah diyorum, ülke yıkık dökük yıl 1923 Avrupa’ya
talebe! Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek istedim. 150
kişi içerisinde 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına ATATÜRK
“Berlin Üniversitesine gitsin” diye yazmış. Zaman geldi. Sirkeci
garındayım, ama kafam öyle karışık ki gitsem mi kalsam mı, orda beni
unutur mu bunlar, para yollarlar mı, gurbet ellerde ne yaparım? Bir an
gitmemeye karar verdim, döndüm. O sırada bir müvezzi ismimi çağırdı
“Mahmut SADİ, Mahmut SADİ, bir telgrafın var” telgrafı açtım aynen
şunlar yazıyordu ”sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum alevler
olarak geri dönmelisiniz”. Var mı böyle bir şey? 11 öğrencinin nerede,
ne zaman, ne düşünebileceğini hesap edebilen bir lider dünya lideri
olmasın da ne olsun. Yıl 1923, biz evimizde bir çocuğumuzun huyunu
değiştiremiyoruz bir huyunu. Tüm ülkenin huyu değişiyor. Bunla uğraşan
bir insan yolladığı 11 öğrenci nerede, ne zaman, ne düşünebileceğini
hissedebiliyor. Mahmut Sadi devam ediyor “gel de şimdi gitme, git de
orda çalışma, dönde bu ülke için canını verme”.diyor.
Evet bu gün
en büyük şikayeti ne Türkiye’nin? Beyin göçü. En iyi beyinlerimizi
kapıp götürüyorlar ama o çocuklarımız arkalarına baka baka gidiyorlar.
Peki diyeceksiniz ki engellemek o kadar mı zormuş? Ha o gün 11
öğrenciymiş, telgrafmış. Bu gün milyon öğrenci olsun, e-mail bilgisayar
var. Yeterki şu iki cümleyi ifade edebilecek, onların sorumluluğunu
alan bir liderleri olsun.
İşte son anım, Nehire NEHİR
hanımefendiden; şöyle anlatır “O zamanlar kadınların sanatçı kimliğini
yeni yeni kazandığı dönemler. Benim tiyatroda çömezlik dönemim. Muhsin
ERTUĞRUL Darül Bedai’ye baş yönetmen olarak atanmış. Çok titiz bir
insan. Provadan oyuna her şey saat titizliği ile işliyor, perde bir
saniye bile geç açılmıyordu. Provaya geç kalan oyuncu derhal oyundan
uzaklaştırılıyordu. Eee tahmin edersiniz ki bu durumda Muhsin
Ertuğrul’unda düşmanı çoktu. Bir gece Dolmabahçe’den ATATÜRK’ün Şehir
Tiyatrolarına geleceği haber verildi. Ben de karşılamak için hazırdım.
Fakat Paşa gecikti. Muhsin Ertuğrul kendisini beklemeden perdeyi
saniyesi saniyesine açıp oyunu başlattı. ATATÜRK 4 dakika geç kalmıştı.
Etraftaki dalkavuklar ATATÜRK geldiğinde Muhsin ERTUĞRUL’un onu
beklemeden perdeyi açtığını ellerini ovuştura ovuştura anlattılar
ATATÜRK “Yaaa öyle mi Muhsin Ertuğrul’la Görüşürüz” dedi. Herkes Muhsin
ERTUĞRUL’un işinin bittiğine inanıyor, ben müdür olacağım sen müdür
olacaksın kavgaları bile başlamıştı. ATATÜRK piyesin bitiminde Muhsin
ERTUĞRUL’u ayakta karşıladı. Deminkileri de yanına çağırarak aynen
şunları söyledi. “Sizi tebrik ederim işinizle ilgili ciddiyetiniz
ülkenin gelişimini cidiye aldığınızı gösterir biz geç kaldık siz
vazifenizi yaptınız eğer bir tek benim için perdeyi açmayıp oyunu
başlatmasaydınız bu dalkavukluktan ileri gitmez ve beni çok üzerdi ben
herkesin her sahada işini bu kadar ciddiye almasını istiyorum ülke
ancak böyle ilerler efendiler “ demez mi. Etraftakilerin suratları
görülmeye değerdi o sırada”. Ama işte liderlik diyorum. Şimdi bir an
günümüze geliyorum, hadi bakalım baba iseniz başlatın programı
gelmeden. Mümkün mü! Ondan sonra artık beğenin haritadan bir yer, evet
ki bu insan bir ülkenin en büyük lideri değil asrın lideri olan bir
insan bunu yapıyor.
Evet ATATÜRK ve onunla el ele verenler
sayesinde üç tarafı deniz yerin üstünü anlatayım mı? Lütfen pazara
gidelim. Yabancı ülkelere gittim. Portakalı taneyle jelatinlere
sarıyorlar, kıymetli madde, karpuzu dilimle yiyorlar, biz kelek çıktı
mı atıyoruz, bir tane daha açıyoruz var mı böyle bir nimet. Lütfen
pazara gidelim, yeşilin her tonu; geçen bir yabancı konuğum var;
pazardan geçmek zorunda kaldık dedi ki bana “Türklerin özel bir günü
herhalde bu gün”. “Neden” dedim? Eee baktı kadın naylon torba naylon
torba yok öyle bir dava, böyle bir nimet nerde, hangi ülkede. Bir tane
salatalık, bir tane domates, biz kilolarla. Ve bana ne dedi biliyor
musunuz? “Yahu ülkeme dönünce ne isteyeceğim biliyor musun”. “Ne”
dedim. “Türkiye’yi isterim de isterim diye tutturacağım” dedi. Bir
espriydi ama bir gerçek payı da olduğu su götürmez.
Peki yerin
altına geçelim. Krom, brom , toryum, bor. Tamam güzel ama petrolün
zekasına hayranım. Neden mi? Burda çıkıyor, burda çıkıyor, burda
çıkıyor ama Türkiye’nin sınırını ezberletmişler petrole, bir kilometre
girmiyor içeri. Var mı böyle bir petrol, yani altımız petrol dolu
aslında. Hadi petrolü de geçelim, uzaydan çekilen fotoğraflara göre
bugün petrolden bir derece zengin maden var, uranyum. Bu gün dünyadaki,
Türkiye’de değil dünyadaki eni iyi uranyum rezervi bizim Karadeniz
dağlarında arzı endam ediyormuş. Hoş o bize bakıyor biz ona bakıyoruz
ama Türkiye’nin dış borcunun 19 katı değeri olduğu tespit edilmiş
uzaydan çekilen fotoğraflara göre.
Yabancı ülkelere gittiğimde
ufacık bir tarihi vesika buluyorlar, üç kere etrafını çeviriyorlar,
birde bol para ödüyorsunuz, böööyle bakıyorsunuz. 15 ayrı medeniyeti
barındıran 10000 yıllık bir tarih var altımızda.
Romanya devlet
bütçesinin üçte birini nasıl kalkındırıyor? Suni termal tesis yapmış
adamlar düşünebiliyor musunuz suni. Erzurum’a gittim kaynıyor,
Kozaklıya gittim kaynıyor, Bursa’ya gittim kaynıyor, İzmir kaynıyor.
Sadece bizim sıcak su kaplıcamız. Hakikisi var çünkü elimizde.
Geçen
gün Isparta Süleyman Demirel üniversitesi beni davet etti rektörlük,
oraya gittim. Beni Davraz diye bir kayak merkezine götürdüler. Kayak
merkezinde kayakla kayıyordu herkes Davraz’ta. Birbuçuk saat sonra,
Antalya Akdeniz üniversitesinde vereceğim konferans için Antalya’ya
indim. Millet denizde yüzüyordu. Var mı böyle bir ülke söyleyin bana.
Birbuçuk saatlik mesafede. Bursa, Uludağ’a gidiyorsunuz kayak
kayıyorlar, 20 dakikada Mudanya’ya gidiyorsunuz denize giriyorlar.
Hakikaten yok böyle bir ülke. Dünya yuvarlağını çevirin hepsinin bir
araya geldiği bir ülke söyleyin bana, ben bulamadım. Ya güneşi var ya
karı var ya denizi var ya dağı var birinden biri mutlaka.
Peki bu
kadar özel ve güzel bir ülke bizim elimizdeyken başımız dertten
kurtulur mu? Asla. Düşmanımız dünden daha az değil, dünden daha çok.
Bütün ülkelerin gözü bizim ülkemizde. Nasıl olmasın ki! Galiba bir tek
bizim gözümüz yok şu ülkede.
Bu gün bunun için parçalama ve bölme
girişimlerini yüz yıllardır uyguluyorlar. Bir ara siyasi girdiler,
sağ-sol diye böldüler, kapışın dediler, yutmadık. Daha sonra etnik
böldüler, kürt-Türk dediler, kapışın dediler, yutmadık. Dinimizi
kullandılar, kapanan-kapanmayan, laik olan–olmayan, ATATÜRK’çü
olan–olmayan diye dörde beşe, tarikatlara bölünün dediler ki kolay
alalım, yutmadık. Ekonomiyi kullandılar, zengin-fakir alan-alamayan
dediler, gene olmadı. Yani tazı eski tazıydı, habire çulunu
değiştirdiler. Oyunun kuralı buydu ama biz bu oyuna hiç gelmedik
gelmeye de asla niyetimiz yok.
Yeni ATATÜRK’ler yetişiyor ve
gelmekte. İşte bugün bizi kuvvetlendikçe budanan, diğer türlü olduğu
sürece de sulanan bir ağaç misali görmek gafletinde olan yada başka bir
deyişle ayağa kalkmayacak kadar destekle ama yere düşmeyecek kadar
köstekle politikası uygulamaya çalışan tüm ülkelere, iç ve dış
düşmanlarımıza karşı en güzel cevabı ne zaman vereceğiz biliyor
musunuz? Onu anmayı bırakıp anlamaya başladığımız zaman. Onu yakamızda
taşıdığımız kadar fikir ve eylemlerimizde de taşıyabildiğimiz zaman.
Onu özlediğimiz kadar özümsediğimiz zaman. Onunla yarışan ama onu aşmış
yeni Mustafa Kemalleri yetiştirebildiğimiz zaman vereceğimiz inancıyla.
sizlerden Nakiye Hanım, Kara Fatma, Mustafa Kemal gösterdiğin hedefe
henüz ulaşamamış olmaktan dolayı özür diliyor ve bu hedefe ulaşana dek
sakın bizi affetmeyin diyor ve bir şiirle programıma son veriyorum.

ATATÜRK de et artı kemik artı kandı,
İnsanüstü değildi yani ATATÜRK,
ATATÜRK de herkes gibi kusurları olan,
Küçük büyük ve çirkinde olabilirdi,
Ama güzeldi
ATATÜRK yorgunluk kahvesini bir su başında yudumlamayı,
Serhat türkülerini, Alaturkayı, mesela Safiye Aylayı,
Yemeklerden fasulye pilakisini seven,
Miri kelam bir İstanbul efendisi.
Aşık ve şair, mahcup ve ürkek,
Ama Karadenizli değil Karadeniz kadar canlı,
Adanalı değil ama Adanalı kadar sıcak kanlı,
Ve bir Aydınlı kadar oturaklı ve zeybek.
Velhasıl bizim mayamızdan bizim kumaşımızdandı Mustafa Kemal.
İnsan üstü değildi ATATÜRK,
Tam insandı.

Prof. İlknur GÖKTÜRKÜN KALIPÇI



Arkadaşlar sığmadığı için parça parça attım okursanız sevinirim..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ultraslansalihli.com

BİZE ANLATILMAYAN ATATÜRK

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Genel Forumlarımız :: Kültür, Sanat vb. Forumu :: ****** Köşesi -
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By ReALaSLaN Tasarım-RequesT.